Kayıtlar

Size Bir Hikâye Anlatacağım. Bir bayrak hikayesi.

Resim
Size bir hikâye anlatacağım. Bir bayrak hikayesi.                                                                                      Büyükbabama. O güzel adama. Bekleyenlerin öyküsü bu. Vazgeçmeyenlerin. Yıllardır bekleyenler yazdı bu unutulmaz destanı. Ve beklenen gün geldiğinde birçok hikâye buluştu bizimle. 96’dan beri cüzdanda bekleyen bir bilet mesela. Vazgeçmeyen ama zoruna giden bir çocuğun sakladığı. Mezarlıklara koşanları dinledik ağlaya ağlaya. Yıllardır hayalini kurduğu gerçek olduğunda takımının yanında olamayanlara üzüldük hep beraber. Kimi asker ocağında karşıladı şampiyonluğu, kimi dünyanın öteki ucunda. Bense bir bayraktan bahsedeceğim size. Yıllar önce babam tarafından bir kenara saklanmış, sonra belki de unutulmuş bir bayrak. Zamanında Trabzonspor fırtına gibi eserken böyle şimdiki baskı bayraklar yoktu. Parça kumaştan yapılan el emeği parlak bayraklar vardı herkesin ellerinde. Kolayına herkesin onlarca bayrağı da olmuyordu ha. Kıymetliydi bayrak. Her sene lazım olu

Trabzonspor Taraftarı Ne İstiyor?

Resim
  Herkesin malumu, bu ülkede herkes siyaset ve futbol uleması. Bunun onlarca sebebi sıralanabilir. Ben Trabzonspor’un bu sene ligde yaptığı işler üzerinden Trabzonspor taraftarını sosyolojik ve psikolojik acıdan değerlendirmek istiyorum. Bu değerlendirmeyi yapmadan önce Trabzonspor kulübü üzerine bir iki kelam etmek isterim. Yakın geçmişe kadar; Trabzonspor başkanları maç öncesi ve sonrası yaptıkları açıklamalarla ya da yaşanan olaylarla gündem olurdu (İbrahim Hacıosmanoğlu’nun feministleri kızdıran etek açıklaması - daha sonra özür dilemişti başkan-, Alanyaspor maçından sonra Ahmet Ağaoğlu’nun rakip takım yöneticileri ile yaşadığı polemik vs) Kim haklı konusunu başka tarafa koyarak söylüyorum ki; her iki olayda da başkanlarımızı haksız bulmuştum. Çünkü şuna inanıyorum; her zaman başka bir yol vardır ve o yol belki de diğerinden daha iyidir, doğrudur. Bu sezon başka,   bu sezon bambaşka… Abdullah Avcı’nın takımın başına getirilmesiyle geçen sezon, bu yılki başarının asla tesadüf o

Godot, Sisifos ve Trabzonspor

Resim
Trabzonspor, kuruluşları 1900’lerin başına uzanan üç İstanbul takımından sonra şampiyonluğu Anadolu’ya getiren ilk takım olması hasebiyle diğer Anadolu takımlarından farklıdır.  Bu devrimle, doğrudan bir ilişkisinin ne kadar olduğu net olmasa da bugün ülkenin İstanbul harici şehrinden bu takıma gönül veren sayısı oldukça fazladır. Şampiyonluğun Anadolu’ya gelmesinden sonra da uzun süre şampiyonluk gelmemiştir. Farklı bir yorumla şampiyonun üç aşağı beş yukarı öngörülebildiği, sürprizin hemen hemen hiç yaşanmadığı bir ligimiz var. Bursaspor’un 2009/2010 sezonu şampiyonluğu sonrasında, ligin başka taraflara gideceği düşünülse de süreç hiç de öyle gelişmedi. Son yıllarda Anadolu’da iyi takımlar kurulsa da, kapalı kapılar ardında yapılan hesaplarla bazı takımlar ligde üst sıraları zorlasa da ligimizin bu kısır döngüsü halen kırılmış değildir.  Şampiyonluk yarışının kahir ekseriyetle bu üç İstanbul takımı arasında geçtiği, diğer takımların adeta ligin oynanması için figüran olarak görüldüğü

A Hundred Times... Rogerio Ceni

Resim
Fernandinho ceza sahasının 2-3 metre kadar dışarısında düşürüldü. Hakem düdüğünü çaldı. Sao Paulo serbest vuruş kullanacak. Kendi yarı sahasını kararlı adımlarla aşıp faulün kullanılacağı bölgeye geldi. Attığı her adımda, taraftarın coşkusu ve heyecanı biraz daha artıyordu. Topu öpüp yavaşça hakemin gösterdiği yere koydu. Geriye doğru iki adım attı, derin bir nefes çekti ve ellerini kalçasının üzerine, beline koydu. Kendinden emin görünüyordu. Gol ile arasında sadece Corinthians duvarı vardı. Julio Cesar başına geleceklerin farkında gibiydi. Sol eliyle ağzını kapayıp yanındaki Carlinhos'a bir şeyler fısıldadı. Carlinhos reddetti ve "Sen vur" manasında bir jest yaptı. Jean-Claude Van Damme'ın Kansporu (Bloodsport) adlı 1988 yapımı filmin final sahnesinde bir bakışı vardır dövüş öncesi. Corinthians duvarına bakışı o şekildeydi. Hakem dövüş başlasın işaretini verdiğinde, yani düdüğü çaldığında sağ ayağı ile güçlü fakat zarif bir vuruş ile topu etten duvarın üzer

Müzmin Taraftarlık ve Tüketilen Adanmışlıklar

Türkiye'de futbol kültürü üzerine, cevap bekleyen, çözüme aç çok soru var. Bu listenin başında, sorunsal taraftar kültürü ve seyirciler en üst sıralarda yer almakta. Futbolun asıl unsuru olarak nitelenen bu topluluk hakkında yeterli araştırmaların, analizlerin yapılmasını bir tarafa koyalım, tarafsız bir gözle bakıldığında, empati bile yapılmadığı görülecektir. Biz bir resme bakıyoruz ve detaylarını görmekten, inceliklerini sezmekten aciziz. Galiba "kimsenin vakti yok ince şeyleri anlamaya." Bir salı sabahı televizyon seyretmekteydim dünya üzerindeki milyonların her gün sıkılmadan yaptığı gibi. Bir altyazı ilişti gözüme. Özetle 5 Süper Lig takımının seyircisiz oynama cezasına çarptırıldığı yazılıydı ekranda. Bu takımların aynı hafta kendi evinde maç yapma olasılığı neydi bilmiyorum ama bir haftada 9 maçtan 5'inin seyircisiz oynanması çarpıcı bir mesaj olurdu kanaatimce. Tüm bu cezalar kamuoyuna makam sahipleri tarafından açıklanırken, seyirciyi bu davr

Futbol Olgusu Üzerine Yazılar - 1

Dünyada en yaygın olarak oynanan ve izlenen oyunun futbol olduğu hepimizin bildiği bir gerçektir. Fakat onun bu yaygınlığı ve etkinliği özellikle ülkemizde yeterince konu edilmiş değildir. Gazetelerde siyasi ve ekonomik haberlerden sonra en çok yer ayrılan bölüm futboldur. Sinema, tiyatro, müzik ve diğer sanat alanlar, dış haberler bile gazetelerde futbol kadar kendine yer bulamamaktadır. X şahsının A takımından B takımına geçişi yarım sayfa ile haber olabilirken, ülkenin genelini ilgilendiren bir yasa değişikliği haberi çeyrek sayfa bile yer kaplamayabilir.

Şairler Yaşamı Tazeler, Tabii Futbolu da!

"Şiir gibi futbol oynamak." Malum sınavda şairin şiir yazmasını "telefon kulübesinde halay çekmeye" benzeten kuruma inat, halk dilinde kendine yer bulmuş, kendini kabul ettirmiş bir deyimdir. Şiirin akıcılığını ve insan ruhunda çağrıştırdığı melodiyi sıkıcı olmayan, dalga dalga oynanan futbolla harmanlayan bir deyim. Dil kurumunun lügatinde olmayabilir lakin ülke futbolunun tribünlerinde kendine çoktan yer bulmuştur. Tıpkı "kitap okumayan ülkenin" güzel bir kadını kitaba benzetmesi gibi standart dışı bir deyimdir.  

Bir Futbolseverin Kerteriz Defterinden

Biliyorum ki kocasına bu akşam maçı evde izle, kahveye gitme dediği için dayak yiyebilecek bir kadın varken kocası izin vermediği için kaptanı olduğu takımla turnuvaya katılamayan bir kadın da var. Bir topun peşinden tüm benliğiyle yorulmadan koşan ve bundan vazgeçemeyen adam varken homoseksüellere "top" diye hakaret ettiğini düşünen adam da... Bin bir çeşitiz ve sadece bir dünya var. Birin içinde bin olmayı başaramıyoruz!

Eskimeyen Yeni Bir Türkü: Trabzonspor

Resim

Canımdan Çok Sevdiğim Kulübüme Hoca Oldum

Resim
Bazı isimler milyonlarca insan için "kahraman" dır. Bordo Mavili camia ve taraftarlar için Ünal Karaman ve Özkan Sümer de bu kahramanlardan yalnızca ikisidir.

1998 | Süper Kartallar & Matadorlar

Resim
Nantes’in  La Beaujoire  stadı o gün tam bir karnaval alanı gibiydi. Stadyumun büyük bölümünde sarı kırmızı forma ve bayraklarıyla İspanyollar dikkat çekiyordu.Afrika’nın nüfusu en fazla ülkesi olan Nijerya 1994 Dünya Kupası’nda ikinci tura çıkma başarısı göstermiş ve 1996 Olimpiyatları’nda altın madalya kazanmıştı.   Sırp teknik direktör Bora Militinoviç yönetiminde 1990’da Kamerun’un yaptığını tekrarlayarak çeyrek finale yükselmek istiyorlardı . 1996’da yılın futbolcusu seçilen Nwankwo Kanu ise geçirdiği kalp ameliyatı sonrası yedek kulübesindeydi. İspanya ise Raul’lu, Hierro’lu kadrosuyla şampiyonluk hesapları yapıyordu.Ancak teknik direktör Javier Clemente dönemin fırtına ekibi Barcelona’dan kadrosuna fazla oyuncu almayarak tartışmalar yaratıyor ve Bask kökenli oyuncularla mücadele etmeyi tercih ediyordu. İki ekip D gurubu mücadelesinde karşı karşıya geldi.  İspanya tarihinde ilk kez Dünya Kupası finallerinde bir Afrika ekibiyle mücadele ediyordu.  Maç başladığında İspa

1994 | Sambacılar & Portakallar

Resim
Dünya Kupasını üç kez kaldıran Brezilya duraklama dönemine girmiş ve ABD’deki finallere 24 yıl aradan sonra yeniden “Dünya Şampiyonu” ünvanını kazanmak için gelmişti. Çeyrek finalde Romario ve Bebeto’lu Brezilya ile Koeman’lı, Bergkamp’lı Hollanda karşı karşıyaydı. EURO 88’de şampiyonluğa ulaşan Hollanda’da altın jenerasyon Dünya Kupası şampiyonluğu için son kozlarını oynuyordu. İlk yarı golsüz geçerken Romario ve Bebeto işbirliği art arda golleri getirdi. Önce 53.dakikada  Romario ardından 63.dakikada Bebeto Hollanda filelerini havalandırdı.Yedek kulübesindeki gol sevincinde gencecik yüzüyle gelecekte fenomen olacağından habersiz Ronaldo da dikkat çekiyordu. Futbolda 2-0’lık skora asla güvenilmemesi gerektiği gerçeği bu maçta bir kez daha ortaya çıktı. Bebeto’nun golünden sadece 1 dakika sonra Dennis Bergkamp’ın golü geldi ve Portakallar uykudan uyandı. Overmars’ın ortasında Aron Winter 76.dakikada Brezilya kalecisi Taffarel’i mağlup edince skora denge geldi. Hollandalılar

1970 | Jules Rimet'in Ebedi Sahibi

Resim
1970 Dünya Kupası finalinin önemi diğer finallere göre daha farklıydı, çünkü kazanan takımın Jules Rimet kupasının ebediyen sahibi olacaktı. Fifa daha önce aldığı karara göre üç kez Dünya şampiyonu olan ülkeye kupayı müzesinde sonsuza kadar saklama hakkı vermişti. 1934 ve 1938 yıllarında şampiyon olan İtalya ile 1958 ve 1962 yıllarında mutlu sona ulaşan Brezilya Meksiko City’deki finalde karşı karşıya geldi. Zagallo final maçına: Felix - Carlos Alberto – Brito – Piazza – Everaldo – Clodoaldo – Gerson – Jairzinho – Tostao - Pele ve Rivelino on biriyle çıktı. Karşı taraf İtalya’nın hocası Valcareggi ise: Albertosi – Burgnich – Facchetti – Cera – Rosato – Bertini – Domenghini – Mazzola - De Sisti - Riva ve Boninsegna dizilişiyle final maçına çıkıyordu. İtalyanlar ilk 15 dakika içinde Luigi Riva ve Alessandro Mazzola ile iki etkili fırsat yakalamasına rağmen golü bulamadı. 18.dakikada sahneye çıkan Pele ise Brezilya milli takımının tüm Dünya Kupası finallerindeki 100.golünü kay

2002 | Fransız İhtilali

Resim
1998 Dünya Kupası ve 2000 Avrupa Futbol Şampiyonası şampiyonu Fransa, 2002 Dünya Kupası’nın mutlak favorisiydi. Son iki turnuvanın çekirdeğini muhafaza eden Henry ve Trezeguet gibi gençlerin daha da olgunlaştığı zamanda Fransa adeta yenilmez armadaya evrilmişti. 1998’de görevi bırakan Jacquet’in yerine takımı iyi tanıyan Roger Lemerre’in  başa geçmesiyle son Avrupa Şampiyonası’nı kazanan Fransa’da, turnuva öncesi  Zidane’ın hafif sakatlığı, grubu çok rahat geçeceği düşünülen maviler için endişe nedeni dahi değildi. 31 Mayıs 2002 … Seoul Ulusal Stadında o akşam bir tarihe tanıklık edeceğinden habersiz yerini alan 60 bin kişi Fransa’nın şovunu bekliyordu. Rakip Senegal’in ilk Dünya Kupası maçıydı bu. Bu maçın bir diğer ilginç tarafı ise Fransa’nın sömürgesi olan Senegal ile karşılaşacak olmasıydı. Dakar doğumlu Patrick Viera ve Fransa’nın kuzeyi Dunkerque’de doğan Bruno Metsu ait oldukları topraklara karşı mücadelenin içerisine girişecekti.. Barthez, Thuram, Lebeof, D

Cantona'ya Trabzon'da Yüzüne Karşı Küfür Ettim!

Resim
Evet yaptım, yaptım ama neden? Çocuktum 13 yaşındaydım... Medya... Evet, gazeteler ve televizyon kanalları, televoleler vardı hatırlıyorum... Galatasaray bir önceki sezon Manchester United’ı eleyip şampiyonlar ligine kaldığında Cantona’nın saha içerisindeki agresif tavırlarını medya bize verirken körpe beyinlere hedef göstermişti O’nu. Bir Fransız nasıl bizim oyunculara çirkeflik yapabilirdi..Çocuktum, dolduruşa geldim!! O zamanlar tabi her Türk takımını Avrupa’da halkça desteklediğimiz zamanlar, bir Türk takımının bir İngiliz devini eleyerek Şampiyonlar Ligi’ne girecek olması hepimizi heyecanlandırıyordu.. Tamam tamam biraz da o çocuk aklımla Galatasaray’a sempati duyuyordum..  kızmıştım işte Cantona’ya, hem de çok.. Yerel gazetelerden birini karıştırırken Azerbaycan’ın kendi sahasındaki maçları güvenlik riski nedeniyle ( o zamanlar Ermenistan ile savaşları vardı ) Trabzon’da oynamasına karar verildiğini okumuştum. Azerbaycan’ın grubunda Romanya,Fransa,İsrail,Polonya,Slo