Godot, Sisifos ve Trabzonspor



Trabzonspor, kuruluşları 1900’lerin başına uzanan üç İstanbul takımından sonra şampiyonluğu Anadolu’ya getiren ilk takım olması hasebiyle diğer Anadolu takımlarından farklıdır. 

Bu devrimle, doğrudan bir ilişkisinin ne kadar olduğu net olmasa da bugün ülkenin İstanbul harici şehrinden bu takıma gönül veren sayısı oldukça fazladır.

Şampiyonluğun Anadolu’ya gelmesinden sonra da uzun süre şampiyonluk gelmemiştir. Farklı bir yorumla şampiyonun üç aşağı beş yukarı öngörülebildiği, sürprizin hemen hemen hiç yaşanmadığı bir ligimiz var. Bursaspor’un 2009/2010 sezonu şampiyonluğu sonrasında, ligin başka taraflara gideceği düşünülse de süreç hiç de öyle gelişmedi. Son yıllarda Anadolu’da iyi takımlar kurulsa da, kapalı kapılar ardında yapılan hesaplarla bazı takımlar ligde üst sıraları zorlasa da ligimizin bu kısır döngüsü halen kırılmış değildir. 

Şampiyonluk yarışının kahir ekseriyetle bu üç İstanbul takımı arasında geçtiği, diğer takımların adeta ligin oynanması için figüran olarak görüldüğü bir sistem bizimkisi.

Futbolumuzun bu kısır döngüye hapsolmasının elbette pek çok nedeni var. Özellikle bizim gibi kurumların ve ilişkilerin net ve keskin çizgilerle ayrılmadığı, ayrılmasının istenmediği toplumlarda siyasetin ve ülkenin ekonomisine yön veren çevrelerin etkisi, futbolu dolayısıyla şampiyonu belirlemede etkilidir. Simon Kuper’in "Futbol Asla Sadece Futbol Değildir" çalışması bu ilişkileri iyi analiz etmiş ve Türkiye’deki futbol anlayışı ile ilgili de bir bölüm kaleme almıştır.

Tüm bu gerçeklerin yanında Trabzonspor camiasının uzun yıllardır şampiyonluk yaşayamamasının ve uluslararası mecralarda kazanılmış şampiyonluğunun ülke otoriteleri tarafından tescil edilmemesinin tek sebebi bu nedenler midir sorusu akla gelir. 

- Siyaset ve başka ilişkiler; şampiyonlukların yaşandığı, Trabzonspor’un Anadolu devrimini gerçekleştirdiği yıllarda da yok muydu? 

-Trabzonspor’u yönetenler, bu değirmene hiç mi su taşımamıştı?

- İsteyerek ya da istemeyerek bu durumlara dahil olmamışlar mıydı? 


Tek neden olarak siyaseti ve kapalı kapılar arkasındaki ilişkileri görmek başarısızlığını kamufle etmek için ‘’hoca bana taktı’’ diyen okul çocuğunun bahanesi kadar yavan kalır.  Ama bu yavan bahaneye hemen hemen tüm yönetimler düştü son yıllarda. 2000li yılların başından beri Trabzonspor taraftarı olarak ligi hasbelkader takip ederim. Hatasını kabul eden bir futbol kulübü yönetimi görmedim. Trabzonspor camiasının yönetimi ve taraftarı aynı hataları yapıp farklı sonuçlar bekleme yanılgısına hapsolmuş durumda uzun yıllardır.  Zamanla değişen yönetimlerin de birbirinden farklı olmadığı da ortada.

Samuel Beckett, Godot'yu Beklerken adlı eserinde Vladimir ve Estergon'un hiçbir şey yapmadan Godot adında kim olduğunu bilmedikleri bir kişiyi beklemelerini anlatır. Vladimir ve Estergon neden beklediklerini dahi bilmeden bekler, sadece bekler başka hiçbir çaba göstermezler.

Albert Camus, Sisifos Söyleni'de; Sisifos 'un tanrı tarafından bir kayayı bir dağın tepesine taşımakla cezalandırmasını anlatır. Sisifos bu çabanın boşa olduğunu ve o kayanın her defasında tekrar tekrar aşağıya yuvarlanacağını bile bile her gün o kayayı dağın tepesine taşır. Kaya da her defasında aşağıya yuvarlanır. Sisifos tekrar taşır. Kaya tam zirveye ulaştığında tekrar yuvarlanır. Bu döngü sürer gider.

Trabzonspor camiası üzerinde düşündüğümde zihnimde bu iki trajik anlatı belirir. Bu iki anlatı biz insanların varoluşunda yatan çelişki ve absürt yanları ortaya koyar. 


Trabzonspor yönetimi özellikle son yıllarda, önlerine uzatılan her mikrofona ne kadar büyük bir camia olduklarını ve ne kadar iyi bir takım kurduklarını anlatır. İşler umulduğu gibi yolunda gitmese de sezon sonuna yaklaşırken kendileriyle birlikte tüm Trabzonsporluları şampiyonluk atmosferine sokar. Taraftarın çoğu da bu insanların bir bildiği var diyerek inanır bu masala; söylenenlerin üzerinde biraz düşünen diğerleri de şüphe duysa da inanmak ister. Öyle ya futbol sonunda kazanmak için oynanan bir oyun .Taraftar ve yönetim, kazanma ve şampiyon olma umudunu tıpkı Sisifos'un kayayı her defasında yukarıya taşıdığı gibi her hafta taşır. 

Oysa, şampiyon olunsa ne olacak ? Bir önceki sezon şampiyon olan takım taraftarının hayatında değişen ne, birkaç günlük kazanmış olmanın verdiği sarhoşluk ve mutluluktan başka?

Geçmiş yıllarda kazanılmış bir şampiyonluğu siyaset ve güç odaklarına yedirmiş bir şehir her hafta ekranların karşısına oturtan şey ne? Sisifos’un kayayı yukarıya taşıma yazgısı, yuvarlanacağını bile bile her defasında kayayı sırtlaması gibi. Vladimir ve Estergon gibi sadece her hafta maçları izleyip, birkaç günah keçisi futbolcuya küfredip, hakemlere atıp tutup, düzene sövüp, Godot'yu bekleyenler gibi bir sonraki maçı bekliyorlar .Taraftar olmak tam da budur belki de.

Ancak yönetimlerin de taraftardan farklı tek yanı benzer tepkileri gösterirken , Trabzonspor camiasını temsil ettiklerinden dolayı içine düştükleri absürt ve tutarsız gündemler.

Öyle ya; şampiyon olma hakkını kapalı kapılar ardında kaybetmiş, Avrupa kupalarından bazı hukuksal gerekçelerle men edilmiş bir takımın başkanı, tüm bunlar yaşanmamış gibi lig başlayalı birkaç hafta olmuşken "Dünyanın heyecanla, hayranlıkla ve gururla izleyeceği bir takım olduk" açıklamasını neden yapar? 

Ligde teknik direktörlük yapan isimlerin çoğuyla, ilke, ahlake tik değerlerden uzak, kurumsal kimliğe ve profesyonelliğe yakışmayacak şekilde çalışmaya başlamak ve işler masallara uymadığında günah keçisi olarak hocayı görüp aynı değerlerden yoksun şekilde neden yollar ayrılır? Bundan başka bir yolun varlığını görmek ve uygulamak çok zor olmasa gerek! 

Futbol mucizeleriyle güzel diye düşünebilirsiniz ancak tüm mucizelerin de gelip sizi bulmayacağını öngörebilmek gerekir.

Bu nedenle ,Trabzonspor yönetimlerinin taraftardan farklı olarak aşağıya yuvarlanacak kayayı her defasında yukarıya aynı yollardan taşıma tutarsızlığına son vermesi gerekir. Vladimir ve Estergon gibi hiçbir şey yapmadan mucizelerle Godot’nun gelmesini beklemeyi bırakmalılar. Mucizeler olsa da hayatta,  matematik kazanır çoğunlukla.

Hem kim bilir yönetimlerin payına düşen mucize de halen o koltuklarda otuyor olmalarıdır!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Recep İvedik 5 - Türk Sporunun Resmi

Futbolun Politik Yüzü | El Saadi Kaddafi