Şairler Yaşamı Tazeler, Tabii Futbolu da!
"Şiir gibi futbol
oynamak." Malum sınavda şairin şiir yazmasını "telefon kulübesinde halay çekmeye" benzeten kuruma inat, halk dilinde
kendine yer bulmuş,
kendini kabul ettirmiş
bir deyimdir. Şiirin akıcılığını ve insan ruhunda çağrıştırdığı melodiyi
sıkıcı olmayan, dalga dalga oynanan futbolla
harmanlayan bir deyim. Dil kurumunun
lügatinde olmayabilir lakin ülke futbolunun tribünlerinde kendine çoktan yer bulmuştur. Tıpkı "kitap okumayan ülkenin" güzel bir kadını kitaba
benzetmesi gibi standart
dışı bir deyimdir.
"'Önce kelime vardı' diye başlıyor
Yohanna'ya göre İncil. Kelimeden önce de yalnızlık vardı..." diye düzeltiyor
Oğuz Atay. Atay affetsin ama önce şair vardı ve kelime onun marifetiyle var oldu. Yalnızlıksa kendini
kelimelerle var etti. Bu yüzdendir ki yaşam ne zaman sıkıcı ve çekilmez
bir hal almaya başlasa bir şair ufukta belirir ve yepyeni bir güne başlamak gibi yaşamı tazeler.
Bu tazelemeye kayıtsız
kalan her şey ya yok oldu ya da yok
olmaya mahkûm.
Joga Bonito'ya özlem duyduğumuz bu zamanlarda şairlerin elinden kalemi alıp onları
meşin yuvarlağın peşine düşürdüm kendimce. Futbol malum on bir kişiyle
oynanıyor, bu yüzden yeşil zemine ismini yazamadığım nice şairden özür dilerim.
Meşin
yuvarlağın ardına düşen şair olunca müdafaa en son düşünülen olgu oluyor
haliyle. O çok meşhur bloklar arası uyumu
da burada aramak ütopik bir durum. Sahadaki herkes kendi üslubunca oyunu
güzelleştirmek için var.
Sunay Akın: "Kova Kaleci"dir şairimizin lakabı mahalle maçlarında. Arkadaşlarına
sırtını dönemeyeceğini bilecek kadar da naiftir. "Uçacak" demişti
onun için ilk kitabı yayınlandığında Cemal Süreya. Kaleyi ona teslim ederken
içim oldukça rahat.
Ahmet Arif,
Ömer Hayyam ve Can
Yücel'den oluşuyor defans. Şairler defans yapmaz ama defansa da en
sağlamları yerleştirir.
Dağların
şairidir Ahmet Arif, oyunu en geniş
açıyla okur ve ince görür takım arkadaşını. İnce ruhludur, çocuğuna babasının
son sözcüğünü isim olarak verecek kadar (Filinta Önal).
Hayyam'a çok şey diyebiliriz. Dar alanda yaptığı dört dörtlük (Rubailer) müdahaleleri çok daha
önemlidir Celali Takviminden.
Can Baba... En sertidir şairlerin, ruhunun kanat çırpışı kısa mesafede kasırgaya
dönüşür.
Orta
saha özel adam İsmet ile bize en çok uyan Turgut'a emanet, oyunu iki yönlü
oynayacak üst düzey kabiliyetlerine istinaden. Hem toplumsal gerçeklikleri hem
de duygusal travmaları yüreklerinde taşıyacak kadar maharetlidirler.
Sağ
kanatta Akif olmalı her defasında.
Nazım'ın dediği gibi "İnanmış Adam" o. Tek kanatlı kalsa da takım, o
inancıyla takımını geleceğe taşıyacak kudrete sahiptir.
Soldan Nazım esmeli. Hassas yüreği doksan
dakikayı tamamlayamaz belki ama oyunda kaldığı sürede herkesin kalbini
fethedecek ferasete sahiptir.
Orhan Veli, şiirde olduğu gibi futbolda da serbest adamdır. Ne zaman oyun sıkışsa
arkadaşları nefes almak için topu ona gönderir o da bunun hakkını verir hiç
şüphesiz.
Futbolcu
olsaydı hep en bencili seçilirdi takımın. Tribüne oynamayı severdi şüphesiz
fakat kalecinin uzanamayacağı köşeye topu göndermekte üzerine yoktur Süreya'nın.
Ah Muhsin Ünlü, imgelerin şairi. Takımın zayıf tarafı belki ama ne zaman ne yapacağı
belli olmadığından sonuca en fazla onun katkısı olur hep. Kaç kaleci ters
ayakta yakalanmıştır ansızın çıkardığı şutlarda.
Denizin Çocuğu, bu kadroda yedek kalmayı sorun etmeyecek tek kişi. Şair Ceketi'yle kadronun tek transferi. Kaybedilmek üzere olan bir
maçın son dakikalarında oyuna girip maçı çeviren kurtarıcı. Sol açıktan bir
Karadeniz Fırtınası gibi taşır topu. Rüzgarda savrulan saçları binlerce
mısralık bir şiirdir. Hırçın dalgaların sahili dövmesi gibi döver kaleyi.
"Şöyle güzel bir çalım, ceza sahası dışından takımıma galibiyeti getiren
güzel bir şut" çıkardı mı yüzüne yayılan martı gülüşü ısıtır buz kesmiş
havayı...
Mümkün
olsaydı ve bir takım kurabilseydim şairlerden, futbola şiiri bulaştırabilseydim
eğer, böyle bir takım kurardım. Adını anmadığım şairlerin ve şiirin affına
sığınarak. Sürçü lisan ettiysem affola!
Yorumlar
Yorum Gönder