Gözyaşı ve Zafer : Filistin Milli Takımı


İ.Ö. 12. yüzyıla denk gelir Filistin adının bu topraklar için kullanılması. Bu tarihten öncesi ve özellikle sonrası gücün simgesi, dünyanın merkezidir Kudüs, Filistin. Eğer buradan söz açıldıysa nokta koyabilmek bu başlığa ciltler dolusu kitapları doldurmakla mümkün olabilir ancak. Amacım bu değil. 
Babillerden, İsrailoğullarına ; Roma İmparatorluğundan, Kudüs Krallığına; Osmanlı Devleti'nden Birleşik Krallığa uzanan bir süreçten hakkıyla bahsedecek kişi kesinlikle değilim. Ama onca senedir okuduklarımızdan, gördüklerimizden ve yaşadıklarımızdan edindiklerimiz; Filistin konusunda bizi az çok bilgi sahibi yaptı. Evet; çocuk ölümlerinden, sivil kayıplardan, yıllardır süren ambargodan, halkın yoksulluğundan, Filistinlilerin acılarından bahsediyorum. Ben de onların verdiği onurlu mücadeleden bir kesit sunmak istedim sadece. Filistin Milli Takımı ve gözyaşları altında kazandıkları zaferlerine giden yolda yaşadıklarından bir nebze bahsedeceğim sizlere.
''Biz Filistinliler, her sabah dünyanın geri kalanına hayatı öğretmek için uyanıyoruz.''  diyordu bir gazeteci. Filistin Milli Takımı Haziran ayı 2014 senesinde tam da bunu yapıyordu. Uluslararası alanda ilk kupasını kazanıyordu.
 
Futbol Filistin'de, İngiltere mandaterliğinde olmasının etkisiyle, 1920'ler gibi bölge coğrafyası için erken sayılabilecek bir zaman diliminde başladı. Filistin Futbol Federasyonu 1928'de kuruldu. 1934'de Filistin Ulusal Takımı Dünya Kupası elemelerinde mücadele verdi. 1948'deki işgal günlerine kadarki süreçte Arsenal gibi büyük bir kulübün de içinde olduğu kulüplere sporcularını yolladılar. İsrail'in kurulmasıyla başlayan 1948 yılı sonrası ise tam bir sessizlik ülke futbolunda, ta ki son yıllara kadar. 1998'de ülke futbol federasyonunun FIFA tarafından tanınmasıyla Filistin Milli Takımı yeniden boy göstermeye başladı uluslararası alanda. Ülkenin durumu göz önüne alındığında bu yeni Milli Takım süreci hiç de kolay olmayacaktı haliyle.
Neler yaşamadılar ki?
Statları defalarca bombalandı. İsrail'in, sporcularına vize vermemesi sebebiyle müsabakalara çıkamadılar. Dünya Kupası elemeleri ilk turunda aynı sebeple maç yapamadılar ve hükmen mağlup sayıldılar. Son Dünya Kupası elemelerinde Batı Şeria'daki futbolcularına İsrail'in geçiş izni vermemesi sonucu sporcularından yoksun maça çıktılar. Futbolcularının evleri bombalandı. 2006 yılında Tarek el-Quto adlı ülkenin en yetenekli orta sahalarından birisi olan futbolcuları İsrail askerleri tarafından şehit edildi. 2008’de yine 3 futbolcuları İsrail saldırıları sonrası hayatlarını kaybettiler. Milli Futbolcularından Mahmoud Sarsak bir futbol maçına giderken Batı Şeria'da tutuklandı ve yıllarca yargılanmadan hapis yattı. 97 günlük açlık grevi sonrası; Eric Cantona, Naom Chomsky, Frédéric Kanouté gibi ünlülerin de gayretleriyle 3 yıl sonra serbest kalabildi.
Yaşadıkları yıkımları eski kaptanlardan Saeb Jendeya’nın söyledikleri netleştiriyor: ''İlk intifada 1987’de başladı ve hayat durdu. 12 yaşındaydım. Bir futbol kulübüne katılma şansım kalmamıştı. Çünkü İsrail’in işgali her şeyi engelliyordu. İntifadanın ardından eğitimimi tamamlayamadım. Kitaplarımı bırakıp, sokağa çıkıp taş atmak istiyordum. Çünkü insanlarımız ölürken öylece durup izleyemezdik''. Onlar da izlemediler ve çok daha iyi bir şey yaptılar.   Sahaya çıkarak Filistin Milli Takımıyla mücadele verdiler. Asya Futbol Federasyonu tarafından 2006 yılından bu yana iki yılda bir düzenlenen ve şampiyon olan takıma Asya Şampiyonası’na katılma hakkı tanıyan organizasyonun 2014 ayağında zafer Filistin’in oldu ve Filistin takımı bunca engellemeye ve kötü şartlara rağmen ilk kupasını kazandı. Ayrıca bunu 8 maçta hiç gol yemeden başardılar. Savunmalarındaki Murad Said turnuvanın en değerli futbolcusu seçildi. Final maçlarındaki sevinçleri görülmeye değerdi. Zaten onlar için futbol asla sadece futbol değildi.
 
Kalecileri Ramzi Saleh çıktığı ilk maç için şunları söylüyordu. “İlk maçımda Filistin milli marşını duyduğumda tüm bedenimi bir ürpertinin kapladığını hissettim. Kafamı kaldırıp Filistin bayrağını gördüğümde ise titriyordum. Ve o gün ülkem için harika şeyler yapmam gerektiğine ikna oldum.” Harika bir iş çıkardılar. 1999 Nisan ayında FIFA sıralamasının 191. basamağından dünyaya bakan Filistin, 2014 Haziran’ında 94. sıraya yükseldi.
Başarılarının yanı sıra sahada mücadele veren bu gençler, her dakikalarında dünyaya hayat hakkında ciddi dersler verdiler. Mücadelelerini sadece sahada değil, cezaevinde, hastanede, okulda ve bazen ülke dışında sürdürdüler. Elbette ki anlatmak istedikleri farklıydı diğerlerinden. Anlamak istemeyen yığınlara inat, ölümleri unutmadan, cesaretle, barış özlemi içinde, yarın adına ülke insanlarına ve onlara inananlara karşı sorumluluklarını yerine getirdiler. Sabırlarını hiç yitirmediler. Çünkü onlar biliyorlardı ''Sabır boyun eğmek değil , mücadele etmektir.''. 
Filistin'e yakışan da mücadele vermektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Recep İvedik 5 - Türk Sporunun Resmi

Futbolun Politik Yüzü | El Saadi Kaddafi