"Zulme karşı futbol oynamak" | Rachid Mekhloufi
Simon Cuper ne demişti? "Futbol asla sadece futbol
değildir."
Kimileri eksik bir şeyleri arar futbolda,
Kimileri geçmiş yıllarını
Kimileri ise bir anlam arar yeşil sahalarda.
Yani "futbol asla sadece futbol değildir."
Kimileri eksik bir şeyleri arar futbolda,
Kimileri geçmiş yıllarını
Kimileri ise bir anlam arar yeşil sahalarda.
Yani "futbol asla sadece futbol değildir."
1958 Nisan ayı…
Fransa'nın Saint-Étienne takımı ile 30 maçta 25 gol atarak
Saint-Étienne'i ilk lig şampiyonluğuna taşır Cezayir asıllı Fransız forvet
Rachid Mekhloufi.
Üstün başarısı gözlerden kaçmaz ve "Les Blues" yani Fransa Milli Takımına seçilir. 1958 Dünya Kupası İsveç'te düzenlenmektedir ve Rachid'in bir planı vardır. Kendisi gibi Cezayir asıllı 7 futbolcu ve Mustapha Zitouni ile birlikte FLN'e destek olmaya karar verirler.
Üstün başarısı gözlerden kaçmaz ve "Les Blues" yani Fransa Milli Takımına seçilir. 1958 Dünya Kupası İsveç'te düzenlenmektedir ve Rachid'in bir planı vardır. Kendisi gibi Cezayir asıllı 7 futbolcu ve Mustapha Zitouni ile birlikte FLN'e destek olmaya karar verirler.
FLN (National Liberation Front) yani Ulusal Kurtuluş Harekatı, 1
Kasım 1954'te Fransa’ya karşı Cezayir de bağımsızlığı sağlamak, sömürgeciliği
bitirmek adına kurulmuş siyasi partidir.
Rachid Mekhloufi, doğduğu şehir olan Setif’de yaşanan "Setif
Katliamı"nı hatırlıyordur. Ferhat Abbas, Mayıs 1945'te "Setif
için Özgürlük" çağrısı yaptığında Fransızlar buna 20.000 insanı katlederek
cevap vermişlerdi. Hatta bana sorarsanız bu bir soykırımdı çünkü Guelma'da
yapılanlar ile sayı 45.000'i buluyordu. Rachid, futbolu bir propaganda aracı
olarak kullanmayı seçti ve arkadaşları da bu yolda onun arkasında durdular. Bu
kez de işgalcilere karşı kullanılacak bir araç konumundaydı futbol.
Futbol, Cezayir'de bir "anti-emperyalist kültür" temeli kurulmasında, halkının dayanağı noktası haline daha öncesinden gelmişti zaten.
Futbol, Cezayir'de bir "anti-emperyalist kültür" temeli kurulmasında, halkının dayanağı noktası haline daha öncesinden gelmişti zaten.
Geçmişe bakacak olursak Mekhloufinin davranışının/tavrının bir
temeli olduğunu görebiliriz. Futbol Cezayir'e girdikten sonra 1921 yılında bir
kesim müslüman topluluk tarafından, kendilerine bırakılmış olan bir
"miras" olarak gördükleri müslümanlığı, sömürgecilikte kaybetmemek
için Hz. Muhammed adına "Mouloudia CA" isminde bir futbol kulübü
kurmuşlardı. Zaman geçtikçe hedefinden kayan bu etnik takım çatışmalara yol
açsa dahi bu ve bunun gibi futbol kulüpleri bir çeşit direniş örgütü olmuşlardı.
Bunların başında Djidjelli Spor Kulübü gelirdi ki çatışmaların çıkmasına
öncülük yapan kulüp oydu.
1928 yılında her takımda en az 3 Avrupalı futbolcu bulundurma
koşulu ile bu etnik duruş kırılmaya çalışıldı. Yetmedi, 1935 yılında bu koşul
5'e çıkartıldı. Siyasi örgütler ile kulüp bağlantılarının artması ve İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra bir futbolcunun saha içinde bıçaklı saldırıya uğraması
milliyetçilik ile futbol arasındaki bağı sıkılaştıran belirtilerdi.
Mekhloufi'nin de yapabilecek bir şeyleri vardı. "Zulme karşı
futbol oynamak". O da bunu yaptı. Bu
sırada FLN'in askeri kanadı da iyi çalıştı tabi. Monaco'dan Fransa Milli
Takımında oynayan, Abdelaziz Ben Tifour'u aldılar. 6 kere Fransa Kupası
kazanmış Marsilya Kalecisi Abderrahmane Ibrir'i , (Real Madrid'in kendisine
teklifte bulunmasına rağmen FLN futbol kulübünde oynamayı tercih etti) de.
Yavaş yavaş diğer Cezayir asıllı futbolcular da FLN futbol
takımına katılmak için Fransa’yı terk etmeye başladı. Bu süreçte Mekhloufi 10
yıl hapis cezasına mahkum edildi. Kaçmak isterken tutuklananlar oldu. Fransa
Futbol Federasyonu FIFA'ya FLN'in müsabakalara katılmasını engellemesi yönünde
istekte bulundu fakat reddedildi. FLN 91 müsabakaya katıldı. Takım muhteşem
sonuçlar aldı. 4 yıl içerisinde 65 maç kazandılar.
Büyük ve kanlı bir savaş başlamak üzereydi. Cezayir Bağımsızlık Savaşı...
Evian Antlaşması ile sonuçlanan savaş sonrası Cezayir tam
bağımsızlığına kavuşuyordu. FLN milli takımı dağıtılıp feshedildi. Mekhloufi
İsviçre'nin Servette takımına transfer oldu. Kendi ülkesindeki bazı kesimler
tarafından profesyonel olmadığı için hor görüldü çünkü Servette takımından
sonra tekrar Saint-Etienne takımına transfer oldu. Bazı Fransızlar ondan nefret
etti bazıları ise geri geldiği için sevindi. Sizlerin düşüncesi neydi
bilemiyorum ama kendi inandıkları için savaşan bir adamdı bence. O,
değiştirebileceği bir şeyler olduğuna inandı ve bu uğurda kendi savaşını verdi.
Belki savaş meydanında olmadı ama Cezayir’in sesi oldu.
Eric Cantona "5 Rebels" adlı film içinde Rachid
Mekhloufi için şöyle demiştir:
"İnandığın bir şey için tüm hayatını riske atmak, Zafere ulaşana kadar bir amaç uğruna savaşmak, kariyerini bırakıp devrime katılmak, futbol oynarken bir mücadelenin sembolü olmak, futbolu bir propaganda aracı olarak kullanmak. 1958'de Rachid'in yaptığı da işte buydu."
5 Rebels (5 Asi) adındaki film Futbol Asileri diye de bilinir.
Didier Drogba'nın 2006 Dünya Kupası sırasında Başkan Gbagbo'ya iç savaşı bitirmesi için ekranlardan başkanı sağduyuya(!) çağırmasını ve bu hikayenin serüvenini anlatır.
Bir diğer asi Varlos
Caszely: 1973'te General Pinochet’in acımasız rejimine karşı
kafa tutma hikayesini anlatır.
Predrag Pasic: 1990 yılında
geçen hikaye, bombalarla ve kurşunlarla büyümüş Sarajevolu çocuklar için
multi-etnik bir futbol okulu açan Pasiç’in hikayesidir.
Ve Socrates
Brasileiro Sampaio de Souza Vieira de Oliveira yani Socrates.
Brezilyada askeri diktanın içerisinde onun demokrasi savunucusu olduğu, halk
kahramanı olduğu enfes hikayeyi anlatır.
Ne demiştik yazıya başlarken futbol asla sadece futbol değildir.
Teşekkürler Cuper!
Teşekkürler Mekhloufi..!
Yorumlar
Yorum Gönder